Work and Travel Bilkent Üniversitesi öğrencimiz Alican Şamlı detaylı şekilde, başvuru, işler, konaklama hakkında bilgi verirken, sizlere de work and travel programında tavsiye veriyor.
Size “hi guys” diye hitap etmek isterdim. O kadar alışmıştık ki bunu kullanmaya. Armada Grandee ayrıcalığı ile WORK and TRAVEL programına katılan yüzlerce öğrenci gibi benim de bu yaz eşsiz bir Amerika hikayem olduğuna inanıyorum. Amerika’ya gitmek benim durumumda olan birisi için kolay göze alınamayacak bir süreçti.
Tek başıma gidiyor olmam,İngilizce seviyemin düşük olması, hukuk fakültesi derslerinin hayli ağır olması, yaz okuluna kalma durumu, daha da kötüsü ya sınıfta kalırsam gibi büyük korkular bile beni bu programa katılmaktan vazgeçiremedi. Daha önce bu programa katılan bir arkadaşımın tavsiyesiyle soluğu Armada Grandee’nin ofisinde aldım. Work and Travel Bilkent öğrencilerinin Ankara’da bir çok seçeneği olmasına rağmen Armada Grandee danışmanlarıyla bir kez konuşmanız seçimi yapmanıza yeterli oluyor.
Artık hep o önünden geçtiğim ve ‘Bu yaz sizin de bir Amerika hikayeniz olsun’ yazısını gördüğüm ,bir an için boğazımın düğümlendiği yerdeydim. Danışmanımın da yardımıyla tercihim okyanusa sıfır bir eğlence parkında çalışmak oldu. Uçağımız Amerika ‘ya akşam saatlerinde indiği için geceyi hava limanında geçirmek durumunda kaldık ve üzerinde oturabileceğimiz bir bank bile olmadığı için betonun üstünde sabahladık. İnanın bana Türkiye’ye döndüğünüzde o betonun soğukluğu, içinizi ısıtan ve bıkıp usanmadan herkese anlattığınız harika bir anıya dönüşüyor. Amerika’da insanlarla ilk diyaloğunuzu kurmaya başladığınızda önce şaşırıyorsunuz, acaba ben bunca yıl İngilizce yerine başka bir şey mi öğrendim demeden geçemiyorsunuz. Bir anlamda İngilizce’yi orada yeniden keşfediyorsunuz. Zamanla sizin İngilizce’nizin de nasıl harika bir seviyeye ulaştığını görüp siz de insanları ‘how ya doin’ diye selamlıyorsunuz.
Eğlence parkında çalışmanın bana sağladığı avantajlar sayesinde daha ilk günden başlayan maceramız son güne kadar artarak devam etti. Orada çalışmanın bana kattıklarını başka bir yerde 3,5 ay gibi bir sürede elde etmek sanırım imkansız. Sürekli insanlarla muhatap oldum. Amerikan insanlarının o samimi sıcakkanlılığına şahit oldum. En muhteşemi dünyanın birbirinden çok farklı noktalarından, farklı kültürlerden sizin gibi work and travel ile gelen öğrencilerle çok samimi arkadaşlıklar kurdum. Hayatın kendi ülkenizde gördüğünüzden ibaret olmadığını ve insanların ‘Hayat Nedir’ sorusuna çok farklı cevaplar verdiğini gördüm. Her insanın yaşaması gereken harika bir deneyimdi. Farklı ülkelerden insanlarla aynı evde kaldım ve en azından birkaç dilde merhaba, nasılsın demeyi öğrendim ve yabancı arkadaşlarıma da Türkçe merhaba demeyi, teşekkür ederim demeyi öğrettim. Bir Çinlinin ağzından bunları duymanın mutluluğu sanırım sadece yaşayarak hissedilir.
Kendi dilinizin dışında başka bir dille çalışmanın ne kadar heyecan verici olduğunu ilk başlarda kem-küm derken ve daha sonra akıcı konuşmaya başlayınca İngilizce’nin zevkini aldığınızda anlıyorsunuz. Gün geliyor çalışmaktan nefret ediyorsunuz. Fakat, sezon bitip, gece yarılarında parti yaparken polisin gelip sizi uyardığı anda yanınızda olan arkadaşlarınızdan ayrılma vakti geldiğinde o nefret ettiğiniz günleri bile özlemle arıyorsunuz. Peki her şey kusursuz muydu, hiç mi kötü günler yaşamadın derseniz cevabım tabii ki hayır olur. Evimize hırsız girdi, pasaportum bile çalındı hatta “İrene kasırgasından” dolayı çalıştığımız şehir boşaltıldı ve kasırga geçene kadar sığınakta yaşadık. Bu sorunların hepsinin altından başarıyla kalkmam kendime güvenme duygumu en uç noktaya taşıdı ve ‘ben hayattayım ve başarabilirim’ demeyi öğrendim. Bence work and travel‘ın bir insana katabileceği en büyük değerlerden birisi bunu söylemeyi öğretmesidir.
Bilkent’te okudunuz, ve hazırlık sınavını geçtiniz, şimdi İngilizce biliyorum diye düşünüyorsunuz, Work and travel bilkent İngilizcesinden çok daha farklı bir İngilizce ile karşılaşmanızı sağlayacak!
Hayata Western filmleri izleyerek seyirci kalmak yerine siz de katılın Work and Travel’a. Programa katılırken yaptığınız masraflardan çok daha fazlasını kazanıp kiraladığınız arabayla Amerika’yı gezin. Virginia Beach‘de okyanus sularına girmenin zevkini tadın. Atlantic City de world famous boardwalk’da yürüyüp kumarhanelere gidip kumar oynayın. Baltimore da ünlü Oriole Park da beyzbol maçı izleyin,Philadelphia da Amerika’nın bağımsızlığının ilan edildiği binada kendinizi özgür hissedin. Washington D.C de beyaz saray ve us capitol önünde çok çeşitli pozlar verin. Niagara Falls da ıslanmayayım diye yağmurluk giyin ama sırılsıklam ıslanın. Boston da Harvard ın merdivenlerinde dolaşın ve tabî ki New York da Times Meydanında derin bir nefes alın, özgürlük heykeline kendi ellerinizle dokunun ve daha binlercesi bunlar benim yapabildiklerim daha fazlası sizin elinizde.
Bu güzellikleri yaşamamı sağlayan ve her daim bana Amerika’da yalnız olmadığımı hissettiren danışmanımaa ve tüm Armada Grandee’ye çok teşekkür ediyorum. Duvarda yazmaz her kural, hayatı yaşayarak öğrenmem lazım diye çıkacağım yeni WAT maceramda yeni anılarla görüşmek üzere…
Work and Travel Bilkent Üniversitesi öğrencimiz Alican Şamlı’ya bu güzel ve work and travel program ruhunu gerçekten işleyen anılarını bizlerle paylaştığı için teşekkür ederiz.